Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’na bağlı Eğitim-İş Sendikası İstanbul Şubeleri, Bakırköy Cumhuriyet Meydanı’nda, “Barınamıyoruz, geçinemiyoruz, yaşayamıyoruz” diyerek eylem yaptı. Eylemde yapılan açıklamada, “Eğitim emekçisinin haklarını kırpan, sistematik olarak itibarsızlaştıran, geçinemez ve yaşayamaz hale getirenler, bugün riyakarca bir tiyatro sergileyerek, bizleri ezberledikleri sözlerle, övmek için sıraya girecekler. Öğretmenlerin yüzde 65’i esnaf, yüzde 37’si şahıslara borçlu iken, yüzde 72’si ise her ay borç alarak ayakta kalabiliyor. Öğretmenlerin hakları o kadar keyfi şekilde gasp edilmeye başlandı ki Anayasal bir hak olan güvenceli istihdam konusunda bile güven duyulamamaktadır. Her şeyden önemlisi meslek onurumuzu geri istiyoruz” denildi.
Birleşik Kamu İş Konfederasyonu İstanbul İl Başkanı, Eğitim-İş İstanbul 04 Nolu Şube Başkanı Alkoç Turan Başgönül, sendika üyeleri ile birlikte bugün Bakırköy Cumhuriyet Medyan’ında basın açıklaması yaptı.
Eğitim İş İstanbul 04 Nolu Şube Başkanı Başgönül şunları söyledi:
“BUGÜN OKULLARIMIZDA, BİZLER İÇİN DÜZENLENEN TÖRENLERDE, SİZLERİN YANINDA OLMAK YERİNE ALANLARDAYIZ: Bugün burada; eğitim emekçileri olarak kendi haklarımız ve içinde bulunduğumuz zor şartlara karşı ses yükseltmemizin yanında, öğrencilerimiz, velilerimiz, eğitim sistemimiz ve ülkemizin geleceği konusunda da büyük bir kaygı duyduğumuz için bir araya geldik. Sevgili öğrencilerimiz, evlatlarımız, velilerimiz ve ülkesi için aydınlık bir gelecek düşleyen tüm yurttaşlarımız biliniz ki; bugün yani Öğretmenler Günü’nde, sizlerden alacağımız her tebrik, her bir güzel söz biz eğitim emekçileri için yeni bir heyecan, yeni bir yaşam sevinci, yeni bir umuttur. Buna rağmen bugün okullarımızda, bizler için düzenlenen törenlerde, sizlerin yanında olmak yerine alanlardayız, çünkü eğitimi ve eğitim emekçisinin durumunu yönetilemeyen eğitim politikalarıyla yıllardır günden güne kötüleştiren bir yönetim anlayışı nedeniyle bugün, bizler için bir gurur nişanesi olduğu kadar aynı zamanda artık burukluğun da günüdür.
EĞİTİM EMEKÇİSİNİN HAKLARINI KIRPAN, GEÇİNEMEZ VE YAŞAYAMAZ HALE GETİRENLER, BUGÜN RİYAKARCA BİR TİYATRO SERGİLEYEREK, BİZLERİ ÖVMEK İÇİN SIRAYA GİRECEKLER: Eğitim emekçisinin haklarını kırpan, sistematik olarak itibarsızlaştıran, geçinemez ve yaşayamaz hale getirenler, bugün riyakarca bir tiyatro sergileyerek, bizleri ezberledikleri sözlerle, övmek için sıraya girecekler. Bugün yılın 364 günü eğitime de eğitimciye de öğrenciye de veliye de çile çektirenler; yılın bir gününü vicdan rahatlatmak, imaj tazelemek için kullanacaklar. Eğitime dair tozpembe bir tablo çizip, eğitim emekçisine en çok kendilerinin değer verdikleri safsatalarını sıralayacaklar. Onlar size kendi elleriyle inşa ettikleri rezil gerçekleri anlatmayacaklar. Ama biz anlatacağız! ve Bunun için buradayız.
ÖĞRETMENLERİN SÖZÜNE/FİKRİNE DEĞER VERİLMİYOR: Yaptığımız araştırmaya göre; yöneticiler tarafından öğretmenlerin sözüne/fikrine değer verilmiyor. Adına meslek kanunu denen ucube Öğretmen meslek kanununu çıkarırken öğretmenlere danışmaya lütfetmeyen yönetim zihniyeti, lokal ve daha küçük çaplı yönetimsel kararlarda da despot tarzını halen koruyor. Eğitimi herkesten iyi bilen öğretmenlerin yüzde 72’si ise çalıştığı kurumla ilgili bir karar alınırken, ne yazık ki görüşünün bile alınmadığını söylüyor. Öğretmenler liyakatin yok edildiği bir sistem içinde erdem mücadelesi veriyor. Öğretmenlerin yüzde 78’i çalıştığı kurumlarda görevde yükselmenin kişisel ve siyasi referanslardan, yani torpilden geçtiğini anlatırken, Yüzde 88’i de görevde yükselme sınavlarının güvenilir olmadığından eminler.
ÖĞRETMENLERİN YÜZDE 90’I ÖNÜ ALINMAYAN EĞİTİMCİYE ŞİDDET OLAYLARI NEDENİYLE KENDİNİ GÜVENDE HİSSETMİYOR: Öğretmenlerin yüzde 63’ü okul yöneticileri tarafından siyasi baskı gördüğünü söylerken, okullarımız da artık öğretmenlerimiz için liyakatten arındırılmış, siyasallaştırılmış bir yer olduğu kadar huzurun da kapısından girmediği bir yapı halini almıştır. Öğretmenlerin yüzde 90’ı önü alınmayan, önü alınamayan eğitimciye şiddet olayları nedeniyle kendini güvende hissetmiyor. Mesleğe ihanet kanunu olan Öğretmenlik Meslek Kanunu nedeniyle okulda çalışma barışı kalmadı diyen meslektaşlarımızın oranı da maalesef yine yüzde 90 dolaylarında.
ÖĞRETMENLERİN YÜZDE 65’İ ESNAF, YÜZDE 37’Sİ ŞAHISLARA BORÇLU İKEN, YÜZDE 72’Sİ İSE HER AY BORÇ ALARAK AYAKTA KALABİLİYOR: Bugün bize “hakkınızı ödeyemeyiz” diyerek, adeta dalga geçmek için sıraya girecek olan yöneticiler, gerçekten de hakkımızı ödemiyorlar. Öğretmenlerin yüzde 95’i maaşının yetersiz olduğunu söylerken, bu maaşla kendim ve ailem için bir gelecek hazırlayamam diyenlerin oranı ise yüzde 98. Öğretmenlerin hakları gibi umutları da çalınmış durumda; yüzde 96’sı “gelecekten ümitli değilim” derken, Öğretmenlerin yüzde 96’sı da düşük maaş nedeniyle toplumdaki saygınlığının azaldığı görüşünde. Sınıfındaki her bir öğrenciye kendi evladı gibi yaklaşan öğretmenlerin yüzde 97’sinin bütçesi, kendi çocuklarının ihtiyacını gidermeye ne yazık ki yetmiyor. Öğretmenlerin yüzde 65’i esnaf, yüzde 37’si şahıslara borçlu iken, yüzde 72’si ise her ay borç alarak ayakta kalabiliyor. Öğretmenlerin yarısından fazlası ise kredi kartının sadece asgari borcunu ödeyebiliyor.
EĞİTİM EMEKÇİSİ MAALESEF BARINMA HAKKINDAN YOKSUN BIRAKILMAKTADIR: Geçim sıkıntıları yüzünden öğretmenler, kendilerini adadıkları mesleklerini bile ağız tadıyla, iç rahatlığıyla icra edemiyor. Öğretmenlerin yüzde 92’si borçları nedeniyle mesleki veriminin düştüğünün farkında. Öğretmenlerin yüzde 88’i düşük gelir nedeniyle sık sık psikolojik sorunlar yaşadığını anlatıyor. Ülkede kira ortalaması 8 bin 500 liraya tırmanmışken maaşının yarısına yakını barınmaya giden öğretmenler, geçim derdinin ağırlığı altında ezilmektedir. Büyük şehirlerde maaşıyla eşit kiralarda nefes almaya çalışan eğitim emekçisi maalesef barınma hakkından yoksun bırakılmaktadır.
ÖĞRETMENLERİN HAKLARI O KADAR KEYFİ ŞEKİLDE GASP EDİLMEYE BAŞLANDI Kİ ANAYASAL BİR HAK OLAN GÜVENCELİ İSTİHDAM KONUSUNDA BİLE GÜVEN DUYULAMAMAKTADIR: Öğretmenlerin hakları o kadar keyfi şekilde gasp edilmeye başlandı ki Anayasal bir hak olan güvenceli istihdam konusunda bile güven duyulamamaktadır. Öğretmenlerin yüzde 60’ı görevden alınma korkusu yaşarken, güvencesiz, kölelik sistemiyle emeği sömürülen ücretli öğretmenler ordusu da düşünüldüğünde, bu endişenin ne kadar haklı olduğu görülmektedir. Öğretmenler, Cumhuriyet’e layık bir şekilde laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim veremiyor olmanın sıkıntısı içindeyken, Öğretmenlerin yüzde 99’u ise eğitimin niteliğinin her gün biraz daha düştüğü tespitinde birleşmektedir.
DAHA DÜN ŞANLIURFA’DA, ÖĞRETMENLER BASKINA UĞRAMIŞ ŞİDDETE MARUZ KALMIŞTIR. KINIYORUZ: Bizler; Eğitim emekçileri olarak, İnsanlık onuruna yaraşır bir ücret alıp, insanca yaşamak istiyoruz. Eğitim çalışanları arasında ayrımcılık yaratacak uygulamalara son verilmesi istiyoruz!Ücretli, sözleşmeli öğretmenliğe son verilmesini, kadrolu ve güvenceli atama yapılmasını istiyoruz. Öğretmen ve yönetici atamaları başta olmak üzere tüm atamalarda mülakatın kaldırılmasını, tüm kademelerde somut kriterler ile liyakatin esas alınmasını istiyoruz. Ek ders ücretlerimizin emekliliğe sayılmasını talep ediyoruz. Eğitim emekçilerinin köle değil, geleceğin mimarları olduğunun idrak edilmesini istiyoruz. Sadece öğrencilerimiz ve kendimiz için değil ülkemizin geleceği için laik, bilimsel, adil ve kamusal eğitim istiyoruz. Eğitim kurumlarımızın personel ihtiyacının, hükümetin ekonomi ve eğitim politikaları ile değil nesnel ve bilimsel kriterlerle belirlenmesini talep ediyoruz. Yeterli sayıda öğretmen ve yardımcı personel istihdam edilmesini istiyoruz. Öğretmenlere ve eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin önüne geçecek önlemler alınmasını talep ediyoruz. Daha dün Şanlıurfa’da, bir öğretmenler odasında öğretmenler baskına uğramış şiddete maruz kalmıştır. Kınıyoruz.
HER ŞEYDEN ÖNEMLİSİ MESLEK ONURUMUZU GERİ İSTİYORUZ: Her şeyden önemlisi meslek onurumuzu geri istiyoruz. Hemen yarın; Çocuk yoksulluğunun bitirilip öğrencilerimizin temel ihtiyaçlarının giderilmesinden fazla olarak onların yeterli beslendiği, gelecek kaygısı gütmediği, fiziki ve psikolojik sağlığının korunduğu önlemler alınmasını istiyoruz. Hemen yarın; Eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneğinin ayrım gözetmeksizin tüm eğitim çalışanlarına bir maaş tutarında ödenmesini, tüm eğitim çalışanlarına yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret artışı sağlanmasına ilişkin düzenleme yapılmasını, kamuda mülakat uygulamasına son verilmesini, tüm eğitim çalışanlarına sosyal devlet ilkesi gereği ayrım yapılmaksızın; giyim, ulaşım, barınma, beslenme, yakıt, kira yardımı yapılmasını ve aile çocuk yardımı tutarlarının iyileştirilmesini, vergi dilimi adaletsizliğine son verilmesini, öğrencilerin en temel hakkı olan eğitim, barınma ve beslenme haklarının, sosyal devlet anlayışıyla devlet güvencesine alınması ve kamusal eğitim sağlanmasını, müfredat ve eğitim modelinin cumhuriyet ilkeleri ışığında dünya ile rekabet edebilecek, öğretmenin özgürce mesleğini sergilediği, öğrencinin ülkesini ileriye taşıdığı öz güvenli, laik, sosyal, demokratik, eşit bir eğitim modeline adım atılmasını istiyoruz.
EĞİTİM-İŞ OLARAK YARIN ANKARA’DA DÜZENLEYECEĞİMİZ BÜYÜK BULUŞMA DAVET EDİYORUZ : Başöğretmenin eğitim neferleri olarak, Eğitim-İş olarak yarın, yurdun her bir yanından gelecek eğitim emekçileri ile Ankara’da düzenleyeceğimiz büyük buluşmayla hep bir ağızdan bu gerçekleri haykıracak ve ardından Başöğretmenimizin huzuruna yürüyerek saygımızı sunacağız. Eğitimin, aynı zamanda ülkenin geleceği için hayati bir önemi olduğunu hatırlatıyor, çocukları için iyi bir eğitim, ülkesi için parlak bir gelecek düşleyen tüm yurttaşlarımızı mücadelemize destek vermeye, paydaş olmaya davet ediyoruz.
MÜCADELE ETMEKTEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİMİZİ İSTANBUL’DAN BİR KEZ DAHA İLAN EDİYORUZ: Öğretmenler Günü’nde bize vereceğiniz en büyük hediye, haklı mücadelemize omuz vermek; kendinize ve yurdumuza yapacağınız en büyük iyilik ise ülkenin eğitimine, yani geleceğine sahip çıkmak olacaktır. Bizler; Cumhuriyet’in öğretmenleri olarak milyonlarca eğitim emekçisinin elinden alınan huzuru, yaşam standartlarını ve yıllardır uğratıldıkları hak kayıplarını geri alana kadar mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğimizi İstanbul’dan bir kez daha ilan ediyoruz.”